Merhaba yine uzun bir aradan sonra birlikteyiz …Ev değişikliği,grafik tasarım ve hüsn-i hat kursu derken yine bayağı ihmal ettiğimi biliyorum siz okuyucularımı….. Evet ama bomba gibi bir kitap tavsiyesi ile karşınızdayım .
Bukre& Kahraman Tazeoğlu birlikteliği…Bazı aşklar aşka ihanettir..
Kaç kez çiğnendiğini hiç bilmiyordu Bukre. Aşkın küçük kızıydı o… İstanbul’un dar sokaklarında, az önce öğrendiği acı gerçeğin yıkımıyla yalpa vuruyordu. Yanındakiyle birlikte iki kişilik bir yalnızlıktı artık onlarınki… Ayakları yürüyordu sadece. Kendisi geride kalmıştı çoktan. Akşamdı. Biraz önceki konuşmalar kafasının içinde tekrarlanıp duruyordu. Sitem dolu nefesiyle, soluğunu tüketircesine haykırmıştı terk edenine… “En acısı da ne biliyor musun?” demişti. “Aslında sana hiç sahip olamadığımı, seni kaybettiğimde anlamış olmam!”
Hırsı soluğuna eş çıkıyordu göğsünden. Devam etti öfkeyle. “Meğer her şeyimmiş gibi davranan hiçbir şeyimmişsin sen! Aslında hiçbir şeyimi kaybettim ben!”
Bir çocuğun tüm dünyaya küsmesine, tek bir oyuncağının kırılması yeter. O küskün çocuklardandı şimdi Bukre; kırılan oyuncağını gözleriyle tamir etmeye çalışan… Bakışlarını bir noktaya sabitlemiş olsa da yanından geçen umarsız insanların farkındaydı. Akşamdı. Belki birazdan bir yağmur başlardı. Hayat devam ediyordu. Hayat her şeyi “devam ederek” bitiriyordu. Bukre, bunu acı bir tecrübeyle, bir kez daha öğreniyordu; ama hiç ezberleyemiyordu…
Kendi durağını şaşırmış bir otobüs gibiydi kalbi. Akşam dı. Ve akşam, ağlamak için iyi bir sebepti. Kızıyordu Bukre her şeye, herkese. En çok da kendine… Hayat ne garipti. İnanmadan güldüğümüz bir şaka gibiydi. Bukre, karşılıksız sevmişti ve bunun karşılığı, karşılık alamamak olmuştu. Ama olsundu. O sevilmemeye de razıydı severken… O hep öyle severdi zaten… Tek hazmedemediği, sonraya ertelendiği halde gocunmadan beklerken aldatılmaktı! Alçaklık hiç bu kadar yükselmemişti. Gizlice aldatılmıştı. Aldatmanın aleni olanı mı olurdu sanki? Çiğnenmişti o, üzerine basılmadan…
Sessizliğe gömülmüştü uzun zaman. Elinden gelmeyen dilinden de gelmiyordu. Ve şimdi beklediği onu terk ediyordu. Belki de çoktan gitmişti… Belki de hiç gelmemişti… Ama şimdi o “Gelmeyen” hem suçlu hem yolcuydu. Bir başkasını seçmişti. Özür dilemişti.
“Ben seçilmeyenim! Bunun için benden özür mü diliyorsun?” diye haykırmıştı Bukre. Cevap alamamıştı. Sesi kısılmıştı. Kaybedenlerin önce sesi kısılırdı. Bir ayrılık daha büyütüyordu onu. Yaşça küçük olsa da sevdiğinden, aşkı çoktan geçmişti onu. O, küçücük bir devdi. Seçilmeyendi. Bir öykünün sonu zannederken kendini, daha girişinde kandırılandı.
BUKRE
Böyle başlayan kitapla kah gülecek kah ağlayacak en çok ta içinizde yaşayacak sindirmek için derin soluklar alacak düşünecek,düşünecek tekrar tekrar cümleleri okuyacak edebiyatına hayran kalacaksınız….İtiraf etmeliyim ilk kez Kahraman Tazeoğlu okuyorum,ilk kez Aşk üzerine kurgulanmış bir kitap alıyorum hiç pişman olmadım …Yazar ile tanışmak bugüne kısmetmiş.Bu kitap ile tanışmakmış nasip….Hiç sıkılmayacağınız elinizden bırakmak istemeyeceğiniz bir kitap konu "Aşk" olunca herkesin kendine pay çıkarabileceği,kendini bulabileceği bir serüven de olacaksınız…
Yapın kahvenizi çekilin köşenize Keyifli Okumalar,İyi Dinlenceler :D
Öyle bir söz yazarsın ki bütün bir hayatı anlatır, öyle bir hayat yaşarsın ki bütün sözler anlamsız kalır.